13 Şubat 2009 Cuma

SAİNT VALENTİNE


Efsaneye göre bütün tanrı ve tanrıçaların kraliçesi Juno (Yunan Mitolojisinde Hera), aynı zamanda kadınların koruyucusudur ve tanrıların kralı Zeus ile evlenmekle evlilik tanrıçası unvanını da almıştır. Eski Romalılar için Juno ve Zeus’un evliliği kutsaldır ve hatırlayalım ki bu evlilikten olan savaş tanrısı Mars, Roma’nın kurucusu Romulus’un babasıdır. Her 14 Şubat’ta tanrıça Juno adına yapılan kutsama töreninden bir gün sonra, baharın başlangıcı olarak kabul edilen 15 Şubat’ta, geçen bir yılın günahlarından arınmak; kadınların doğurganlığını, tarlaların verimliliğini artırmak ve sürülerin çoğalmasını sağlamak için “Lupercalia Festivali” adında bereket şenlikleri yapılmaktadır.


Genç kızlar 14 Şubat akşamı üzerine isimlerini yazdıkları parşömenleri ya da taşları büyük bir çömleğe bırakmakta, yani tanrıça Juno’ya sunmakta, 15 Şubat’ta bu çömlekten kendi isimlerini çeken genç erkeklerle birlikte olmaktadırlar.

Eski Roma’nın Hıristiyanlığı kabul etmesinden yüzyıllar önce başlayan ve pagan inançları doğrultusunda yapılan bu şenlikler Büyük Constantius’un Hıristiyanlığı resmen kabul etmesinden sonra da kilisenin rahatsızlığına rağmen devam eder. Gençlerin bu aşk festivalinden vazgeçmeye hiç mi hiç niyeti yoktur. Ancak Hıristiyanlığın güçlendiği M.S. 498’de Papa, ahlak dışı olarak ilan ettiği aşk kurasını ve pagan şenliklerini yasaklar. Ne var ki, şenlikleri yasaklamanın yeterli olmayacağının farkındadır ve bu boşluğu Hıristiyan öğretisine uygun, gençlerin de gönlünü hoş tutacak bir efsaneyle doldurarak sorunu çözer. 14 Şubat’ı da Aziz Valentine Günü olarak ilan eder:

EFSANELERİ:
Roma’da tahtı ele geçiren II. Cladius'un kuvvetli bir orduya ihtiyacı vardır.Ne var ki, Lupercalia Festivali'nde birlikte oldukları kızlarla evlenip yuvalarını kuran erkekler, ailelerini bırakıp savaşa gitmek istememektedirler. Çareyi ikinci bir emre kadar bütün evlilikleri yasaklamakta bulan İmparator, bu sayede oluşturduğu görkemli ordusuyla zaferlerine yenilerini eklerken, gençler de sevdiklerine kavuşamadan savaş meydanlarında ölüp gitmektedirler. Hıristiyan rahip yandan kutsal öğretilerini yayarken, bir yandan da genç âşıkları Hıristiyan inançlarına uygun bir şekilde gizlice evlendirmektedir. İmparator, Aziz Valentine’in izini bulmakta zorlanmaz. Valentine karanlık zindanda ölümünü beklerken,gardiyanı da üzüntü içindedir ve Gözleri görmeyen güzeller güzeli kız kardeşi Julia’dan rahip için her gün yemek hazırlayıp getirmesini ister. Gizli görüşmelerde rahiple kız birbirlerine aşık olurlar.Ne var ki tam da yürekleri aşk ateşiyle yanarken, Valentine için ölüm emri gelir… İdama gitmeden önce gardiyana kız kardeşi Julia’ya vermesi için bir kâğıt uzatan Valentine başı kesilerek idam edilir. Kartı eline alan Julia’nın gözleri de o anda açılır. Kartta, Valentine’in kanıyla çizdiği bir kalp vardır ve altında “From your Valentine” yazmaktadır.
Kilise 14 Şubat’ı Aziz Valentine Günü şlan eder.Nitekim 1415 yılında esir düşüp hapse atılan Orleans Dükü Charles, 14 Şubat’ta sevgilisine bir kart yollar. Zamanla sevgililere kart yazmak bir gelenek halini alır. Nihayetinde Amerikalıların 1800’lü yıllarda 14 Şubat’ı yeniden keşfetmesiyle, önce ilk ticari “Sevgililer Günü” kartları piyasaya sunulur, ardından kartın yerini değerli hediyeler almaya başlar.





Nitekim 1415 yılında esir düşüp hapse atılan Orleans Dükü Charles, 14 Şubat’ta sevgilisine bir kart yollar. Zamanla sevgililere kart yazmak bir gelenek halini alır. Nihayetinde Amerikalıların 1800’lü yıllarda 14 Şubat’ı yeniden keşfetmesiyle, önce ilk ticari “Sevgililer Günü” kartları piyasaya sunulur, ardından kartın yerini değerli hediyeler almaya başlar.

12 Şubat 2009 Perşembe

MAVİ


ÖZELLİKLERİ:Mavi renk,derin ruh dünyasını ve sonsuzluğu ifade ederken sakinliği,güven ve sadakat duygusunu sembolize eder.Yeteneğin,güzelliğin,barışın,sevginin,şifanın ve görev bilincinin rengidir.Mavi tedavi edicidir.Onur ve gurur yükler.

FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ:Mavinin sakinleştirici ve dinlendirici özelliği olduğu gibi yüksek nabız,hipertansiyon ve ateşli hastalıklarda tedavi için kullanıldığında iyi bir şifacıdır.Bir başka deyimle kırmızının panzehiridir.Adet kanamaları ve adet sonlarında hanımlar bu rengi denge için kullanabilirler.

NOT:Sakinleştirici ve dinlendirici özelliğinden ötürü, Avrupa'da köprülerin korkulukları maviye boyanıyormuş. İntihar girişimleri engellensin, diye.

7 Şubat 2009 Cumartesi

SİCİLYA'DAKİ ÖLÜLER EVİ

Sicilya-Palermo'daki KAPUÇİN MANASTIRI'ndaki katakomptan bakan onlarca mumya.


Katakompa, ölülerin bekleme odasına açılan kapıya geliyorsunuz. Şaşırtıcı derecede büyük; yüksek, kemerli tavanları ve birbirine dik açılarla açılan upuzun koridorları var. Serin ve nemli; havada ekşi, baharatımsı bir toz ve çürüyen kumaş kokusu asılı. Güneş ışığı, yüksekteki pencerelerden dağılıp gelen solgun huzmelere dönüşüyor. Floresan ampullerin titreşen ışığı, havaya morgu andırır, cansız bir parlaklık ekliyor. Duvarlarda asılı, banklarda oturan, köhne kutularında dinlenen yaklaşık 2 bin ölü var burada. En iyi giysileri üstlerinde; mesleklerini ele veriyor. Burada onlardan başka hiç kimse yok



En yaşlısı 16'ıncı yüzyıldan kalma olan mumyalar arasında soylular, rahipler, bürokratlar ağırlıkta.Batı kültüründe ölü bedenler genel olarak ortada pek sık görülmez –üzeri örtülür ölümün, gözlerden saklanır. Burada ise ölüm gözler önünde; esrarengiz duruşlarından sanki kişisel tavırları ve özellikleri okunuyor. Cesetleri pek de sağlıklı sayılamayacak bir ilgiyle incelerken –demek ki ölüm işte böyle bir şeymiş–, yaşayanlarla ölüler arasındaki en büyük farkın, ölülere, yaşayan insanların asla hoş görmeyeceği bir şekilde, çok yakından, büyük bir merakla, gözlerinizi dikip bakabilmek olduğunu fark ediyorum.

Mumyalar içinde en gencinin ise 1918'de doğup 1920'de ölen iki yaşındaki Lombardo isimli kız çocuğuna ait olduğu açıklanıyor.
Doktor Solafia tarafından hazırlanan bira ağırlıklı bir sıvının içinde korunan bu ceset, cam bir tabutun içinde sergileniyor ve bu sıvının içeriği henüz tam olarak bilinmiyor.( Yazı: A.A.Gill)

Fotoğraflar ve bilgiler:Natıonal Geographıc


KÜRT KIZLARIN SÜNNET ÇİLESİ

Küçük yaşında kandırıldı.Komşu kızının doğum günü kutlaması olduğu söylendi ona.O çok sevdiği, yanında güvende olduğunu düşündüğü, kendisine zarar vereceklere karşı canını vermekten çekinmeyecek annesi tarafından hem de.Kapıdan içeri girdiğinde ne pasta, ne de bir kutlama vardı.Ne olduğunu anlamadan küçücük bedenini ellerini, kollarını kanatlarını yine annesi tuttu.Ancak bu sarılma yaşayacağı korkunç acıya karşılık kıpırdamaması içindi.

Yaşadığı belki de acısından üsütün geldi ki, avazı çıktığı kadar bağırdı korkudan!

Kadın nüfusunun yüzde 60'tan fazlasının sünnet edildiği Kuzey Irak'ta yetkililer, dünyanın dikkatini bu konuya çekmemek için, genç kızlarda fiziksel ve psikolojik sorunlara yol açan bu işlemi yasadışı ilan etmeye yanaşmıyor.Daha çok Afrika ülkeleri ve Ortadoğu'nun bir bölümünde görülen kadın sünnetinin dünyada en yaygın olduğu bölgeler arasında Kuzey Irak da ilk sıralarda yer alıyor.

Kadının cinsel arzularını kontrol altına almayı ve ruhunu temizlemeyi temel edinen bir yöntem.Kürt kızlarına uygulanan ve sağlık açısından hiçbir yararı bulunmayan bu işlemi “Allah için” yaptıklarını söylüyorlar. (İşin acı tarafı da bunu yapan yine bir kadın)

Bölgesel yönetimin insan haklarından sorumlu bakanı Yusuf Muhamed Aziz, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 'toplumu ilgilendiren tüm küçük sorunlarla ilgili yasa çıkartmanın gerekli olmadığını' söyledi.

ISSIZ ADAM

Bu film neden bu kadar ses getirdi acaba?

Eşimle birlikte seyrettik filmi.Salonda genelde hep çiftler vardı.Kimi evli, kimi nişanlı, kimi de flört ediyor.Bazıları da "Hayat Arkadaşlığı" nda epey yol katetmiş. (ve eminim erkekler yanlarındaki bayanların ısrarları ile gelmişler)

Filmin sıradan bir konusu var, aslında.Evet aslında sıradan bir konu.Ancak Çağan Irmak bu sıradanlığın içine biraz aşk,azıcık cinsellik, bir ayrılık, biraz komedi,bolca nostalji (müziklerle)eklemiş ve seyirciye sunmuş.Özellikle de kadınlara hitap eden bir film.İçeriğinde, kadınları erkekler terkettiklerinde, kadınlara acı yaşattıklarında sonlarının nasıl olacağına dair açık seçik ve bolca mesajlar veriyor.Yani kadınlara tercüman oluyor:

"Yaaaa, işte bakın! Eğer elinizdekinin kıymetini bilmez, ondan vazgeçer ve terkederseniz mahvolursunuz, bitersiniz, tükenirsiniz, yaşayan ölüden farkınız kalmaz! Ona göre ayağınızı denk alın! Kadrimizi kıymetimizi bilin!"

Afişine bakınca bile anlıyorsunuz aslında konusunu.İleriye, geleceğe umutla, bakan mutlu kıza karşılık; terketmenin acısıyla yıkılmış ama kuyruğu dik tutmaya çalışan(bunun için de bir yere dayanmış), aklı, fikri, hayalleri, umutları, gözleri genç kadında takılı kalmış genç adam figürü.

Hayat bu her biten ilişki böyle sonlanacak diye bir kural yok, bence.

HAMAS'IN GELİNİ

Filistin'in Gazze Şeridi'ndeki aşırı dinci Hamas'ın Adalet Bakanı Faraj El Gul'un erkek kardeşi Fadel El Gul(35), Aida El Kuddumi(25) ile hayatını birleştirdi.Gelin gümüş payetli ve vücudunu tepeden tırnağa örten beyaz bir gelinlikle görülüyor.Kendisi evliliğinin ilk anlarında şu sözleri söylüyor:
"İslâm yolunda şehit olacak çocuklar yetiştireceğim."

Bir genç kadın neden "Hayata, benim yaşamıma güzellikler katacak evlatlar yetiştirmek istiyorum" yerine doğmamış çocuklarına vakitsiz ölümler yakıştırır?